Eleştiriler & Makaleler



Politik Doğruculuk

   Öncelikle şunu söylemek istiyorum. Sağ veya sol, iki tarafta da değilim. Kendi fikirlerim olduğu için ideolojilere gerek duymuyorum. Hiçbir insan bir ideolojiyi %100 olarak kabul etmemeli. Etmeye çalıştığında ise tehlikeli olur. İdeolojilere ihtiyacınız yok onlara bağlı kalmak zorunda değilsiniz. İdeolojilere bağlı olmamak kimseyi apolitik yapmaz. 

   Amerika ve yandaşları artık her istediğini kolayca yapamıyor. Bunun için bahane bulmaları lazım. "Amerika bazen kötüdür düşman ama kat kat daha kötüdür" diyerek. Girdiği savaşlarda medyada kendi suçlarını değil karşı tarafın suçlarını abartarak söylüyorlar. Son günlerde (bunu yazdığım tarihe göre) George Floyd olayı medyada fazlasıyla yer aldı. Katilin Trump destekçisi olması ise Trump'ı hedef yaptı. Siyahiler yıllardır öldürülüyor [bir çoğunda polise karşı çıktıkları veya saldırdıkları için (bunu dedim diye sinirlendiyseniz biraz politik doğruculuk var ama çözeceğiz devam edin)].Neden bir anda gündem oldu? Basit, artık Trump istenmiyor. Medyayı elinde tutan insanlar ise Trump'a saldırıyor. Bunun için ise insanların duygularını tetiklemek için basit bir haber yazısı değil videoyu koydular. Kendi ülkesinde ırkçılık yapan şahıslar bile üzülüp tepki gösterdi. Türkiye'de kendi vatandaşına ırkçılık yapanlar siyahileri savundu. Komikti. 

   Hak savunduklarını iddia eden gruplar genelde sorunları çözmek istediklerini söylerler. Oysa yeni sorunlar yaratırlar. Nadiren amaçları iyi. Ama uygulamaları kötü. Örnek olarak çıplak lgbt yürüyüşleri, sadece cinsellik üzerine feminizm savunmaları, azınlık eylemlerde Türk bayrağının yakılması, eylemlerde polise taş atılması, sürekli küfür ve hakaret olması olabilir. Genelde (neredeyse hep) kendilerini yanlış savunuyorlar. Sorunları çözülemez hale getiriyorlar. Bir eylemde Türk bayrağı yere seriliyorsa, arabalar yakılıyorsa, etrafa maddi manevi zarar veriliyorsa polisin oraya müdahale etmesi gerekir. Birisi de çıkıp "yha abi eylem hakkımızı elimizden alıyor" derse koca bir "SİKTİR GİT" çekmek hakkımızdır. 

   Politik doğruculukta azınlıkların her zaman haklı olduğu imajı veriliyor. Karşıt grup ise azınlıklar her zaman haksızdır diyor. Şu konuda anlaşalım. Azınlıklar her zaman şudur, budur diye bir saçmalık yoktur. Azınlıklar her zaman haklıdırcı grupların taktikleri basit ama etkili. Azınlıktan olan ırktan birisi bana küfür ederse duymazlar. Evime taş atarsa görmezler. Beni sokakta bıçaklamaya kalkarsa gözlerini kapatırlar. Ben onu kendimi korumak için döversem haber olur. Azınlıklar yine saldırıya uğruyor, ırkçılık yapılıyor olarak gösterilir. ŞOK ŞOK ŞOK FAŞİST TÜRK AZINLIK IRKTAKİ ÇOCUĞU DÖVDÜ. Böyle haberler olur. Çoğunlukta olan biri hırsız olursa atın hapse. Ama azınlıkta ise "fakir o mecburen" yapmış denir. Eşitlik moruk(!) Bahane de azınlıkların çok fazla çocuk yapması olabiliyor. (Tamam her taraftan yapılıyor ama azınlıkların daha çok yaptığının kanıtı var. Hepimiz biliyoruz.) Bunun çözümü onlara para vermek değildir. Eğitim ve doğum kontrol bunu önler. Haberiniz olsun. Bazı prezervatif markaları sigaradan daha ucuz. Onlar fakir diye ağlamaya gerek yok. Yedi sekiz çocuk yapınca "devlet bize bakmıyor" diyen insanlar haksızdır. Yedi sekiz çocuğu oğlum yapsa ona ben bile bakmam. Bu insanları savunacak politik doğrucular da çıkar. Genelde tek çocuk olur bunlar. Otobüste görse rahatsız olur ama Twitter'dan savunur. 

   Politik doğruculukta o gruplara karşı gelirseniz saniyesinde en yobaz insan siz olursunuz. Lgbt'nin yaptığı bir yürüyüşü mü eleştirdiniz? Hemen homofobik yobaz derler. Kadın bir sanatçıyı mı eleştirdiniz? Hemen kadın düşmanı olursunuz. Feminizmi saçma mı buluyorsunuz? Potansiyel tecavüzcü derler. Bu ülkede damga yapıştırmak çok kolay. En ufak tartışmada veya görüşünüzü belirtmenizde saniyesinde vatan haini, tecavüzcü, yobaz, ırkçı, cahil olabilirsiniz. Milliyetçiliği ırkçılık olarak gösterirler. Milliyetçilik ırkçılık değildir. Ben milliyetçiyim. Bunun sağ veya solla ilgisi yok milliyetçiyim. Şimdi bana da ırkçı desinler. Neyse. Sırf erkek olduğum için beni ve diğer tüm beyaz erkekleri (siyahilere ve lgbt bireyi erkeklere bir şey demezler) tecavüzcü gören kadınlar var. Çekirdek tabağında bir tanesinin çürük çıkması hepsini bozuk yapmaz. Cinsiyetleri genelleme ile yargılayacaksak ohoo. Show TV defalarca "ERKEK TERÖRÜ" diye haber yaptı. Peki soruyorum. Show TV bir gün "KADIN TERÖRÜ" diye haber yaparsa o gün Twitter'da neler olur? Bu soruyu düşünün. 

   Birkaç kişi azınlık gruba gider ve onu gazlar. Kimse ona dokunmadığı halde ezildiğini söyler. Azınlık grup eylem yapar. Eyleme şiddet karışır ve polisler de mecburen aynı şekilde cevap verir. Gaz kullanmak çok iyi bir seçim. Hayat kurtarıyor. Gaz olmasaydı çok fazla yaralı olur ve insan ölür. Gaz kullanmayacaklar da coplarla mı dalacaklar? Bu tür olaylarda polisin mesleğinden istifa edip halkın yanında olması istenir. Saçma değil mi? Öyle. Eylemler arasında bir insan ölürse kısa süreli gündem olur ve olayların direkt devletin suçu olduğu söylenir. Cebinde yanıcı maddeler olan ve polise taş atan çocuğun (düşünecek yaşta bir ergenin) ekmek alacak olması onu masum yapmaz. Ama çooook duyarlı sanatçılar ve HDP partisi aşırı duyar kasarsa herkesin sevdiği biri olur. Her yıl, her ay, her hafta vatanı için, insanları için şehit olan polisleri ve askerleri bir kez bile anmazlar. Ama herkesin ağzından da ekmek alan çocuk düşmez. İki yüzlülük değil de ne? Politik doğruculuk. 

   Ermenileri katlettiğimizi iddia eden yazarlarımız var. 1.5 milyon Ermeni'yi savunuyorlar. Kimlerin yanında? Yüz milyonlarca insanı öldürenlerin yanında. Kendi büyük katliamlarını gizlemek isteyen devletler bize suç atıyor. Hitler'i sevmem ama dünyanın en büyük günah keçisini Hitler yaptılar. Hitler de kötü ama Avrupa'nın Afrika üzerinde öldürdüğü insanların sayısına yaklaşamaz bile. 

   Bu tipler solcu gazete gibi isimlerle hesaplar açarlar. Önce lgbt savunurlar sonra Ahmet Kaya paylaşırlar. Çelişki. Ahmet Kaya ibne kelimesini hakaret olarak kullanıyor. Üstelik bu ırkçılık karşıtı şahıslar Ahmet Kaya'nın İngilizlere ırkçılık yaptığını bilmezler mi? Bilirler de işlerine gelmez. İstediğinizi söyleyin. Ahmet Kaya teröristtir. Vallahi Apo'yu özledik diye şarkı söyleyip Öcalan posteri önünde fotoğraf çektiriyorsa o kişi teröristtir. Bugün politik doğrucu şahıslar saldırmasın diye çoğu ünlü sevdiğini söylüyor. Bir teröristin sanatını sevebilirsiniz umurumda değil ama bir teröristin karakterini savunmayın. Bu politik doğrucu şahıslar önce kadın cinayetlerini eleştirirler sonra Yılmaz Güney paylaşırlar. Çelişki. Yılmaz Güney karısını araba ile ezen bir şahıs. Bu olayı Twitter'da söyledi bir hesap. Altındaki yorumu hatırlıyorum. "Ama karısı hâlâ ona aşık. O seviyorsa karışmayın." Evet bu yorumu gördüm. Birilerini savunmak için her saçmalığı yaparlar. Savunmak için götlerini yırtmaları o şahısları haklı yapmıyor. Neyse onlara da yeterince ekmek çıkardım şimdi. Bunları onlar da biliyor ama işlerine gelmiyor. Tıpkı Grup Yorum'un da ne olduğunu bildikleri gibi. 

   O kişinin olmadığı örgütün suçlarını söyleyebilirsiniz. Ama onların bulunduğu örgütlere derseniz direkt "ama şunlar daha kötü" derler. O insanların daha suçlu olması senin suçunu örtmez. Bir insan sizin kardeşinizi öldürmüşse bu size onun ailesini öldürme hakkı vermez. Örgüt olmak isteyen gruplar kendini bir grubun hak savunucusu olduğunu söyler. Ama bu onları hak savunucusu yapmaz. Çocukları o örgüte iterken sorun yok. Çocuklar o örgütte yetişirken sorun yok. Çocuklar o örgütte polise saldırırken sorun yok. Polis kendini koruyunca "FOŞİK DEVLET ÇOCUĞA ŞİDDET" diye bağırırlar. Çocuğun sağlığı şimdi mi aklınıza geldi? Baştan o çocuğu örgütlerden korumak yerine tepkinizi polise mi vermeye tercih ediyorsunuz? Medyada bir haber gördüğünüzü düşünün. "Irkçı adam yoldaki dilenci çocuğu dövdü." Ne düşünürsünüz? "Vay şerefsiz çocuğu dövmüş" diye düşünürsünüz. O adam siz olabilirdiniz. Aslında o olayda 17 yaşındaki dilenci üzerinize bıçakla koşuyor olabilir. Kendinizi korumak için koca adamı dövmek zorunda kalabilirsiniz. Medya da kendi çıkarı için bu durumu böyle haber yapar. Kimseye de kolay kolay kendinizi inandıramazsınız. Aynısı taciz iftiralarında da var. Bunu da düşünün. Kadın beyanı esas olmalılıdır. Kötü olan cinsiyetler değil şahıslardır. Karşımdaki şahısın kim olduğunu bilmiyorum. O yüzden tanımadığım bir kadınla yalnız asansöre binmem. Yalnız bir ortamda bulunmam. Otobüste yanında durmam. Çünkü onu tanımıyorum. Kadın beyanı esastırı savunan insanlar beni tacizci olarak gösterilir. Bunlar benim kişisel tercihlerim. Bir kadın da tanımadığı bir erkekle yalnız kalmak istemeyebilir. Onun tercihi. 

   Bu kötü niyetli insanlara inanmak sadece size zarar verir. İnanmayın. Duygu sömürecekler. İyi şeyler üzerine uğraştığınızı vaat edecekler. Hepsi kandırmak için süslü yollar. İnsanlara acımak zorunda değilsin. Kimse kusura bakmasın (isterse baksın) bunlar benim gerçeklerim. Kendi gerçeklerimi söylediğim için ideolojiler ile aramda fark var. Ben kimseyi zorlayarak, duygu sömürerek, tek yol göstererek insanları toplayıp kendi çıkarlarım için kullanmadım. Kimseye iyi bir amaç vaat ederek para toplamadım. Kimseyi davet etmedim ve örgüt kurmadım. Yani tepkilerimizi göstermeden beynimizi kullanalım. Herkes zeki olamaz ama herkes düşünebilir o yüzden düşünün. Politik doğrucular zorbalara karşı geldiğini iddia eden daha büyük zorbalardır.

İki Yüzlü Sosyal Medya 


Bir kişi ölürse trajedi, bir milyon kişi ölürse istatistik olur. - Stalin 

Bunlar benim düşüncelerim. Katılabilirsiniz katılmayabilirsiniz siz bilirsiniz. Evet sosyal medyada adalet sağlanıyor. Sosyal medyada çok fazla iki yüzlülük olduğunu değiştirmez. Bu yazıda fitne fesat aramayın. İsterseniz arayabilirsiniz yani sizin kararınız. 

Düşün. Yolda yürüyorsun ve durduk yerde sebepsizce öldürülüyorsun. Öldürülmenin hiçbir sebebi yok. Kimin umurunda olacak? Sosyal medyada anılacak mısın? Eğer kadın isen evet seni savunacak insanlar var. Erkek isen fazla kişinin umurunda olmayacaksın. Hatta seni bir kadın öldürür ise mutlu olacak insanlar var. Ama dur eğer gay isen bunun duyarı kasılacak. Lgbt bireyi olduğun için seni paylaşacaklar. Yönelimin yüzünden öldürüldüğünü söyleyecekler. Onlar da bundan etkileşim alacak. Senin ölümün sayesinde reklam yapacaklar. Bu kadar reklam yetmez mi? Azınlık bir ırktan mısın? Irkçılık yüzünden öldürüldüğünü söyleyecekler. Azınlıklar paylaştığı için her insan paylaşacak. Irkçılığa dur diyerek. Eğer sıradan bir Türk erkek vatandaşı isen evet kimsenin umurunda olmayacaksın. Not bırakarak intihar edersen adına hesaplar açılacak. Yorumlar akacak. Millet gelin derdinizi anlatın bahanesi ile senin sayende insanlarla tanışacak. Siyasal bir kişilik misin? Patladın. Belli bir kesim seni delicesine savunacak. Çünkü onlardansın. Özellikle AKP veya HDP'den isen ünlüsün. Senin yıllarca ekmeğini yiyecekler. 

Kabul edin ya da etmeyin sosyal medyanın iki yüzlülüğü budur. Ne olduğuna değil, kimlerden olduğuna bakarlar. İnsan olmana bakmıyorlar. Kimlerden birisin ona bakıyorlar. Nasıl reklam yapabiliriz kafalarındalar. Yani yine kimsenin umurunda olmayacaksın. Sadece senin üzerinden reklam yapacaklar. 

Bir örnek vereyim. Taraf tutmuyorum. Berkin Elvan'ı hepiniz tanıyorsunuz. Önceden yaşanan terör olaylarında ise yüzlerce insanın aynı anda öldüğünü biliyorsunuz. Berkin Elvan bir insandı, ona şarkılar yazıldı ve belirli kitleler bunlara etkileşim sağladı. Ölen yüzlerce insana şarkılar yazılmadı. Berkin Elvan'ın her ölüm yıl dönümünde milyonlarca insan paylaştı. Adına şiirler yazıldı. Şehit olan yüzlerce insanın ölüm yıl dönümlerinde kaç kişi paylaştı? Yüz? Bin? Belki o kadar bile değil. Berkin Elvan daha fazla reklam getirdi. Daha fazla beğeni aldı. İnsanlar kimseyi savunmuyordu. Reklam istiyordu. Beğeni takipçi istiyordu. 

Ben kadınları öldüren katilleri teker teker isim vererek eleştirmem. Değersiz şerefsizleri değerli yapmış olurum. Gereksiz. Öldürmeyi kolaylaştıran kanunları ve toplum sorunlarını eleştirdim mi? Evet. Olması gereken bu. Belki bunları siz de yaptınız ve bu yazı sinirinizi bozdu. Olabilir. Bunlar gerçek maalesef. Sosyal medya iki yüzlüdür.


İnternet Trolleri


   Trolün tanımını vermeme gerek yok. Zaten hepimiz ne olduğunu biliyoruz. Burada onları anlatıp daha çok tehlikelerini göstermek istiyorum. Troller tehlikelidir. Tehditleri falan boştur ama insanları kandırırlar. Düşük zeka seviyesinde olanları.

   Siyasi partilerin çok fazla trol sayısı var. 10 bin kişiyi takip eden amca, teyzeler (bunların bin takipçisi falan olur) karşıt düşüncenin altına "hainlik yapma" yazarlar. Sevdikleri siyasilerin fotoğraflarını paylaşırlar. Hadi burada sorun yok. Yalan bilgileri söylüyorlar. Bu insanlar tutuklansa çok güzel olacak. Halkı kandırıyorlar.

   Ak-it gazetesi yazarları ve türevleri da bunlara dahil. Örnek olarak bunlar Ege adalarını, Musul'u, Kerkük'ü, Batı Trakya'yı Türkiye'ye verileceğini söylüyorlar. Bunun olmayacağını bence kendileri de biliyor. Zaten bu tür kişiler bunu para karşılığı yapıyor. Güce bayılan bazı (ayakkabı numarası İQ numarasından büyük olanlar) inanıyor. Bundan sonra ne diyorlar? "Cehape buna hayal diyor, biz hayali gerçekleştireceğiz" diyor. Bu tipler tek bir partide olmaz. Her partide oluyor. Adamların derdi ülkelerini sevmek değil. Diğer partileri kötülemek. Kendi kitlelerini salak yerine koyuyor. Yalan olduğunu bilenlere de "vatan hayini" diyor. Asıl vatan hainlerinin kim olduğunu aklı başında insanlar biliyor zaten.

   Sağ taraftaki internet trolleri "Allah, kitap, vatan, millet" diyerek insanları kandırıyor. Sol taraftaki internet trolleri "devrim, özgürlük, eşitlik, sosyalizm" diyerek insanları kandırıyor. Bu ülkede ne Şeriat ne de sosyalizm olur. İkiside imkansız. Ama adamların derdi bunları savunmak değil, kitleleri karşı tarafa saldırtmak. Geçmişte Fetö'yle kanka olanları Dindar, vatansever olarak savunmak. Teröristleri solcu göstermek savunmak. Cahil insanlar da bunlara kanıyor. İnternette iktidar eleştirilerine dava açılması yerine bunların tutuklanması gerek. Çıkarlarına gelmiyor tabii. 

   Kendi kitlelerinin iq seviyeleri ayakkabı numarasından küçük olduğu için böyle kandırıyorlar. Bunlara Evrim Teorisi'ni falan açıklasalar anlayacaklar mı? Hayır. Biraz Dinden, biraz vatandan bahset hemen inanırlar.         Adamların TV kanalları yarım Türk lirası şu kadar Dolar olarak gösterdi. Bu kendi kitlesini salak yerine koymak. Ben onların yaptığını diyorum, bende değil onlarda suç bulun. 

   İnternette Arap kültürünü, dilini savunan troller. Size sesleniyorum. Siz Arap mısınız? Araplar değil siz onların dilini, kültürünü koruyorsunuz. Arapçayı kutsal sanan cahilleri kandırmak için. Arap kültürünü, dilini internet trolleri Araplardan daha fazla koruyor. Ben bu insanlarla anlaşamam. Çünkü Arapça değil Türkçe konuşuyorum. Bundan da gurur duyuyorum. Biz Arap değiliz ve Arap dilini, kültürünü savunmayacağız. 

   Fatih denen akıl hastasının bir sözünü yazayım buraya. (Ben demedim, Fatih isimli şahıs dedi.) Fatih "Tayyip Erdoğan’ı devireceğiz, idam edeceğiz diyorsunuz. Karınızı, çocuklarınızı nasıl koruyacaksınız bizden? Erdoğan’ın bir damla kanına milyonlarca kan dökülür bu ülkede. Erdoğan’a öyle bir şey yaparsanız, tırnağı kanarsa eğer bu ülkede başınızın neler geleceğinden haberiniz var mı? Biz bir daha sokağa çıkarsak eğer kimleri toplayacağız, listelerden haberiniz var mı sizin? Yiyorsa çıksanıza. Ailenizi nasıl koruyacaksınız? Bir intikam faslı başlar ki bu ülkenin vatanseverlerini yiğitlerini durduramazsınız. "

   Şimdi bu akıl hastasının sözünü inceleyelim. Tonla saçmalık var bu sözlerin içinde. Bu tehditleri ciddiye alarak söylemiyordur herhalde. Kitlesi çabuk gaza gelen aptallardan oluştuğu için bunu ciddiye alıyorlardır. Baştan sona ciddiye alarak yanıtlayacağım bu sözleri. 

   Bir, Erdoğan'a kim darbe yapmak istiyor? Sen dışında kimse görememiş. İki, cidden darbe olunca insanların karısını, çocuklarını mı öldüreceksin? Bu zihniyette misin? Darbe olursa insanların karısını, çocuklarını öldürmek teröristlik değil de ne? Üç, milyonlarca kan ne? Milyonlarca insanın kanı desen neyse de milyonlarca kan nasıl bir cümle? Dört, bir olay olur diye kimleri toplayacağıza liste mi yaptınız? Siz kanun musunuz da liste yapıyorsunuz? Buna hakkınız yok. Beş, ailemizi mi hedef alacaksınız. Ailemizi sizden değil sizin zihniyetinizden koruyacağız. Altı, çok dindar görünüyorsun da intikam mı alacaksın? İntikam, öldürmek Dinde var mı? Cidden karakterini para için mi satıyorsun yoksa akıl hastası mısın? 

   Bu trollerin ideolojisi yoktur. Kim güçlüyse onun gölgesinde kalırlar. Bugün Ateist birisi başkan olursa bu kendisine Dindar diyenler Ateist olur. Arkalarını güvene aldıklarını sanarlar. Başkalarının gölgesinde yaşarken insanları aşağıda görürler. İnternetten fake hesaplar (10 bin kişiyi takip edip bin takipçisi olan) bana küfür etti, dava tehditleri savurdu, kafamı keseceklerini söylediler. Bunları ciddiye almadım. Siz de almayın. Tehditleri de karakterleri kadar sahte. 

   Bu şahıslar yalan haber savururlar, insanları tehdit ederler, kendi kendilerine "çok haklısın başkanım" yazarlar. Bunları ciddiye alan insanlar oldukça yükselecekler. Ciddiye almayın. Söyledikleri tehditleri asla gerçekleştiremezler. Savundukları adamlar bugün gitse yarın bunlar da giderler. Eskiden Fetö'cü olup taraf değiştirenler yine taraf değiştirir. 
   
   Halkı aptal yerine koyanlar bana hakaretten dava açabilir. Şunu sormak istiyorum sadece. Bunu yapmaya gururunuz izin veriyor mu? Karakterinizi satmaya kaç para yetti? Ha eğer "boş ver gururu ben parama bakarım" diyorsanız açın. Gelecekte insanlar kimin gerçek kimin şerefsiz olduğunu görecekler. Bugün desteklediğiniz siyasi lider ölse, gitse, kaybolsa yarın siz kaçarsınız. Bunu yazdığım tarih "23/06/2020". Yakın gelecekte kimlerin ne kadar hızlı kaçtığını göreceğiz.


Çocuklar, Gençler Ve Aileler 


Bütün ümidim gençliktedir.- Atatürk

Bahar günleri, bu köhne cihanın gençlik neşesinin sabahıdır. - Namık Kemal

   "Gençsin yaparsın. Gençsin ne olacak? Gençlik de çok iyi. İğrenç ergenler. Bizim zamanımızda böyle miydi? Gençlik çok bozmuş." Böyle diyen insanlar, ön yargınızı kırın çünkü düzen çok değişti. Hayat negatifleştikçe bunun gençlere vurmaması imkansız. Hadi biraz buna bakalım.

   Gençler hayattan bıkıyor. Neredeyse hepsi hayallerini gerçekleştirmek, iz bırakmak, başarmak istiyor. Lakin depresif düşünceleri buna engel oluyor. Direnci kıramıyorlar. Hayalleri için uğraşmıyorlar, ders çalışamıyorlar, arkadaşları ile araları bozuluyor, psikologları gidiyorlar, en önemlisi aileden destek alamıyorlar.

   Yeni nesil birkaç türe ayrılabilir ama en önemlisi iki türe. İlki hayatta her istediklerini alıp pamuklar içinde büyüyen kişiler. Hayatta hiç bir şey için çabalamadan her istediklerini sahip olmuş, özel okul ve dershanelere gitmiş, son model teknolojileri olan ve hayatta hep rahat edeceğini düşünen gençler. Diğeri ise hayatta istediklerinin azını almış, kötü çevrelerde okula gitmiş, birkaç işte çalışmış, belki de eve katkısı olan ve geçinebilmek için çalışmak zorunda olduğunu bilen insanlar. Bu sınıf ayrımı yapmak için değil, gelecekleri en çok tehlikede olan iki tür. 

   Bir konuda anlaşalım. Yeni nesil eski nesillerden daha bencil, karamsar ve egolu. Bu bizim suçumuz da olabilir ama en önemlisi aileler. Önceki nesillerde teknoloji daha az olduğu için aile içi iletişim daha fazlaydı. Şimdi ise daha yeni nesil olan beş - on yaş arası çocukların çoğunun elinde bebeklikten tablet oluyor ve çocuklar YouTube ile büyüyüp Youtuber olmak istiyor. Anlaşıysız kullanıcılar çocukların kanallarının altına hakaret ve küfür içerikli yorumlar atarak çocuklara zarar veriyor. 

   Aileleri çocuklarına en iyisi, en zekisi, en yakışıklı - güzeli olduğunu söyleyip onlara özel hissettiriyor. Çocuklar ergenlikte gerçek hayat ile karşılaştığında özel olmadıklarını anlamaları suratlarına tokat gibi çarpıyor. Sıradan bir insan olduğunu fark etmek üzüyor ve depresyona itiyor. Ortaokulda özgüvenleri tepedeyken lisede özgüvenleri dibe vuruyor. 

   Çok erken ilişkiler yaşamak istiyorlar. İlk sevgili, ilk öpüşme, ilk seks, bunları deneyimledikten sonra eğlenceleri azalıyor ve depresifliğe yine bürünüyorlar. İlk ilişkilerinde gerçekten sevip evlilik hayalleri dahi kuruyorlar. İlkinden sonrakiler de artık öğrendikleri için etki etmiyor sayılır. İlkinde aldatılırlarsa veya kötü biterse uzun yıllar boyunca ön yargılı oluyorlar. Hayatın tek derdinin aşk olduğunu sanıp hüzünlü şarkılara bürünüyorlar. Sadece ilişkileri değil zararlı maddeleri de erken denemek istiyorlar. Bunu aileleri öğrendiğinde ise bazıları sert tepki verirken bazıları umursamıyor "gençtir yapsın" diyor. Bu her iki tepki de onlara daha çok cesaret veriyor. Önce içki, sonra sigara, sonra bunların daha ağırları, hafif sayılacak ucuz uçurucular, daha ağır uyuşturucular ve tonla bağımlılık. İnsanlar uyuşturucu içtikten sonra deneyimlerini gençlere "özendirmeden" anlatması gerekiyor çünkü gençler bilmedikleri için merak ediyor. Bu meraklarını ise kimse onlara bilgi vermediği için deneyimleyerek öğrenmek istiyor. (İleri seviyeye geçmeden önce şunu söyleyebilirim. Ucuz uçurucuların etkisi parklarda olan atlı karıncalarla aynı. İkisinde de sadece baş dönüyor ve mide bulanıyor. Merak ediyorsan vücuduna zarar vermeden atlı karıncaya binerek ne etki ettiğini öğrenebilirsin.) 

   Küçükken ailelerinin düşüncelerini, hareketlerini kopyalıyor. Büyüdüğü zaman da devam edebiliyorlar. Bu çok yanlış. Ailelerimizin tıpkı her insan gibi yanlış düşüneceklerini fark etmek gerekiyor. Hiç kimsenin ailesi mükemmel değildir. Evet küçükken kahramanımız olurlar ama onlardan nefret edecek duruma dahi getirebiliyor. Büyük yanlışları olmadan bunu yapmak da yanlış. Aileler sürekli ders çalışmaya zorluyor. "Okumazsan adam olamazsın. Oku bizim gibi eşek olma. Oku, oku, oku." Sürekli böyle şeyler söyleniyor. Her şeyin okul olduğunu sanan çocuklar yeteneklerini öğrenemiyor. Okulun da en büyük sorunlarından birisi yetenekleri öldürmesi. Bir insanın günde izlediği iki bölüm dizi dahi aklında tamamen kalamazken yedi sekiz ders nasıl akıllarında tamamen kalması beklenilebilir. Olmayacağı için tonla ev ödevi veriliyor. Ev ödevi çok olunca çocuklar okul dışında hobilerini yapamıyor. Yetenekleri yine ölüyor. 

   YouTube konusuna gelelim. En fazla on yaşlarında YouTube ile tanışıyorlar. Youtuberlar onlara arkadaşmış gibi hitap ettiği için onları arkadaş olarak görüp derin sevgi besliyorlar. İstediğiniz kadar iş başarın, kitaplar yazın, filmler çekin, oyunculuk yapın youtuberlar kadar sevilmeniz imkansız. Çocukların YouTube'da video izlemesine karşı değilim. Aksine YouTube onlara çok fazla fayda sağlayabilir ama bu izledikleri kanallara bağlı. Öncelikle aileler onları kesinlikle trendleri, +13 yaş içerikleri ve kötü örnek olacak videoları izletmemeli. Ayrıca hep aynı şarkılar ve hep aynı animasyonları olan kanallar yerine bilgilendirici kanallar daha iyi olacaktır. Zaten onlar zamanla keşfedecekler öyle kanalları. Onun yerine çocuklar için eğlence, bilgi ve kişisel gelişim kanalları göstermeli. Bazen yorumlarda 10 - 11 yaşındaki çocukların bilgi ve genel kültür kanallarına yazdıkları sevgi dolu yorumları görüyorum. Bazı youtuberlar kitleleri birbirine saldırtır ve çocuklar da sevdikleri youtuberı koruduğunu düşünerek tartışmaya çalışır. Kavga psikolojisi. Youtuberlar çocukların psikolojisini gerçekten etkiliyorlar. Eğer bir ebeveyn veya evli birey iseniz düşünün. Çocuğunuz bir video izliyor ve kitleden dolayı yanlış yorumlar, hareketler yapabiliyor. Örneğin (Türkiye'nin en çok abonesi olan yani tanınan youtuberıno örnek veriyorum) "Enes abi anamı sik" yorumu bir zamanlar popülerdi. Çocuğunuzun böyle bir yorum attığını düşünün. Kötü hissedersiniz, sinirlenirsiniz hatta dövmek dahi isteyebilirsiniz. Onlara kızabilirsiniz lakin şiddet uygulamamalısınız çünkü çocuğunuz bu tür yorumlar atarsa bu ailesinin veya ona bakan ebeveyninin dikkatsizliği yüzünden. Enes Batur çocuklara hitap eden bir kanal. Gençliğinden dolayı hataları fazla olabilir ama bence niyetinin kötü olduğunu düşünmüyorum. Yani yıl 2020 şu anlık büyük bir yanlış yapmadı. (Gelecekte bilemem.) Bir nesil bu adamı arkadaşı olarak gördü. Hâlâ gören nesil de var. Her gün video attı ve arkadaşsız çocukları eğlendirip arkadaşları oldu. Bunu tahmin edip daha doğru davranması gerekirdi ama maalesef son yıllarda youtuberlar ile tartışmalara girmesi çocukları kötü etkiledi. Ufak çocuklar oyun konuşabilirler, karşı değilim. Bütün gün sadece YouTube konuşmaları kötü. Çünkü çoğu çocuk hayatındaki ilk başarısızlığı YouTube ile alıyor. Bir kanal açıyorlar ve tutmuyor tabii ki. Onlardan biraz daha büyük çocuklar da onlarla dalga geçiyor. 

   Gençlerin ve çocukların arkadaşlık ilişkilerini sorduğumuzda neredeyse hepsi "kazık yedim, arkadaşlarım sattı, daha iyisini bulunca ona gitti" diye cevaplar veriyor. Dürüst olalım. Hepimiz böyle cevaplar veriyorsak bunu bize kim yapıyor? Her insan hayatında en az bir kere kazık yemiş olabilir. Aynı sayıda insan da en az bir kere kazık atar. Bunu kabullenmemiz lazım. Bu olaylar sadece bizim başımıza gelmiyor. Gençlerde bir sorun daha var. Biriniz arkadaşınız olunca ona her şeyinizi anlatmayın, bazı şeyler insanlara açılmaz. Açmak isterseniz de zamanla açın. Zaman güven getirir ve çıkarcı birisi uzun zaman rol yapamaz, anladığınız zaman ise daha önce de yaşadığınız için çok fazla koymaz. Yıllar süren dostluklar, evlilikler dahi bozulurken arkadaşınız ile aranızın bozulmasına üzülmeyin. Dostoyevski bir sözünde "İnsanların birbirini en iyi tanıdıkları zaman ayrılacakları zamanın hemen öncesidir" demiştir. Bu aslında çok derin anlamlar veren bir söz. Güven kolay oluşmaz. Güven tek kişilik çıkarlar ile de oluşmaz. Karşılıklı çıkarlar sayesinde de oluşabilir. İlla sevgi, eğlence arkadaşlıklarınızın olması gerekmiyor. Karşılıklı anlaşma ile iş, ders arkadaşları da olabilir. Saçma bulmayın sevip sevmediğiniz insanlarla aynı sınıfta olmaktan daha iyi bir şey. 

   Burada anlattıklarım ailelerin işine yarayabilir. Gençlerin ise iradesini kullanmayı öğrenmesi lazım. Kendimden de biliyorum tavsiye, öğüt dinlemeyiz pek. Buraya kadar büyüdükten sonra artık kişinin kendi iradesi gerekiyor. Ufak çocuğu olan ailelerin ise işleri zor. Çocuk yetiştirmek kolay değil ve olgunluk gerektirir. O çocuk bir memur da olabilir bir katil de, bir bilim insanı veya sanatçı da olabilir. Bunun için en büyük rolü aileler oynuyor. Kolay gelsin.


Türkiye'de Ateist Olmak


Çevrenden bunu saklıyorsun. Eğer açarsan seni dışlarlar, aralarını almazlar. Kavga etmek de isterler. "Atayiz piç" diye çağırırlar. İsmini unuturlar sadece "Ateist" derler. Deist veya agnostik olduğunun önemi yok sadece "Ateist" derler. Ailene söylemiyorsun. Söylersen sana güvenmeyecekler. Dövecekler, hakaret edecekler, evden dahi atma ihtimalleri var. Olduğun gibi kabul etmeyecekler. Onlar gibi düşünmüyorsun diye seni evlatları olarak dahi görmeyecekler. Aile ve çevre baskısını boş verip açık açık Ateist olduğunu söyleyebiliyor musun? Güzel, şimdi başlıyor. 

Sadece Ateist olduğunu bir ortamda söylesen sana vuracaklar. Birkaç kişi birleşip seni dövmeye çalışacak. Düşüncelerini anlattığın Ateist sayfalar mı açtın? Sana küfür yazacaklar. Yorumlarda sana "cahil, din düşmanı, vatan haini, yahudi, aptal, kör" yazacaklar. Hayatında Kuran'ı bir kez bile okumamış insanlar sana "araştır, kör müsün, cahil, oku" diyecek. Bilgini küçümseyecek. Kendi inandığı Dini bilmeyen insanlar sana araştırmanı söyleyecek. Dava ile tehdit edecekler. Sadece düşüncelerini anlattığın için dava açmakla hatta kafanı kesmekle dahi tehdit edecekler. 

"İçinde yaşa" diyecekler. İslamı göstere göstere, açık açık yaşayanlar sana "içinde yaşa" diyecek. Ailesi ve çevresi Müslüman olduğu için Müslüman olanlar sana "havalı olmak için Ateist oldun" diyecek. Senden her şeyi açıklamanı isteyecekler. Sen bilmesen de Ateist olduğun için dövülmeni, ülkeden kovulmanı, öldürülmeni dahi isteyen büyük kitleler var. Ateizme televizyonlarda, gazetelerde, sosyal medyada sürekli hakaret edildiği, küfür edildiği halde İslamı eleştirirsen tepki alacaksın. Dava açacaklar. Toplanıp linç edecekler. İşine giderken öldürecekler. Bunların hepsi yaşandı. 

Sana hep aynı sorular sorulacak. "Allah yoksa bizi kim yarattı? Allah'ın olmadığını kanıtla. Bu düzen Allah olmadan olabilir mi? O kadar insan yanılıyor sadece sen mi zekisin?" Bunları cevaplayacaksın sonra bir şey diyemeyip "Allah ıslah etsin" diyecekler. Hep aynı soruları sorduklarında cevap vermeyeceksin. Kaçtığını düşünüp egolarını tatmin edecekler. 

Kuran hakkında görüşlerini mi söyledin? Alacağın tepkiler hep aynı. "Yanlış çeviri. Doğru kaynaktan oku. Öyle bir şey yazmıyor. Tesfir oku." Bunlara da cevap vereceksin. "Benim bilgim yetmez" deyip başkaları ile konuşmanı isteyecekler. Saman adam safsatası yapacaklar. Birkaç alakasız örnek ile kanıtladıklarını sanacaklar. 

Senden sürekli kanıt isteyecekler. Ama sana kanıt olarak sadece Kuran diyecekler. Hiçbir inancın kanıtı yoktur ve Kuran da kanıt değildir. Havalı olmak için Ateist olmak he. Çevrende böyle görülmek, bu tepkileri almak, evden kovulmak, işinden atılmak baya havalıymış. Düşüncelerini söylersen dava edilmek, dövülmek, öldürülmek de havalıymış.

Ateistsen evlenmek sıkıntılı. Karşı aile senin sadece Dinine bakıyor. Tecavüzcü, subyancı, katil, hırsız, hayvanlara şiddet uygulayan, dolandırıcı olmana gerek yok. Ateistsen onların gözünde hepsinden daha kötüsün. Hiçbir Ateist 10 - 12 yaşında kızlarla evlenmez. Ama yine de Ateistlere sapık derler. 

Dün samimi olduğun, güvendiğin insan bugün Ateist olduğunu öğrenince ilişkisini kesebilir. Nasıl biri olduğunun önemi yok. Ateist isen onların gözünde dünyanın en kötü insanı sensin. 

Din hakkında görüşlerini sorarlar. Cevap verirsin. "Kafir, saygılı ol, inanmıyorsan saygı duy" derler. Kuran'da Ateistlere tonla eleştiri ve saldırı varken, Kurban keserek Hinduların Tanrı'sını kesenler, Camilerde, televizyonda, sosyal medyada her gün Ateizmi eleştiren, küfür eden, küçük görenler sen azıcık Dini eleştirsen saygı isterler. 

Yurtlarda erkek çocuklara dahi tecavüz edenler, anüsüne salatalık sokan imam, Kabe'de aşırı doz Viagradan ölen gazeteci, 10 yaşında kızlarla evlenenler, Din üzerinden para kazananlar, kadınları köle gören, itaat etmesini isteyenler kabul edilebilir. Sen Ateist olduğun için daha ahlaksızsın. 

Yiyip içip sıçtığını sanıyorlar. "Ateistsen git tecavüz et, birilerini öldür, çal ye iç" derler. Demek ki Ateist olsalar ilk bunu yapacaklar. "İnanmıyorsan saygı duy" diyerek seni susturmaya çalışırlar. Bu arada Satanist olursan "kedi kesiyor, insan öldürüyor, İblis'e tapıyor" derler. 

Doğduğunda kulağına ezan okunan, okuldan önce Kuran kursuna gönderilen, okulda Din dersi adında sadece İslamı öğrenen, ailede Dine zorlanan, babası ile zorla camiye giden arkadaşın sana "senin beynini yıkamışlar" der. Arkadaşların hep seni değiştirmeye çalışır. Her konuşmanın sonu inanca giter. Okuyup inanmadığın Kuranı sana okutmaya çalışırlar. Oysa sana sürekli Kuran oku diyenler hayatlarında eline 'Türkçe' Kuran almamıştır. 

Ömer Hayyam şiiri paylaşırsan dava yiyebilirsin, bu da yaşandı. Genellemeyi boş verin. Dürüst olun. Hayatınızda kaç tane Ateist subyancı, tecavüzcü, katil gördünüz? Peki bunları kim daha fazla yapıyor? Onların gözünde sen bunları yapacaksın. Hatta yapıyorsundur da. 

Eğer kız isen hakkında daha iğrenç konuşacaklar. "Ateist kız abi çok sikmişlerdir bunu. Herkese veriyordur bu. Ateist ya üzerinden geçmeyen kalmamıştır. Orospudur kesin." Onların ahlak anlayışı da bu. Ama sana da yürürler. Direkt vereceğini sandıkları için. Çünkü Namusun kadın olduğunu sanan aptal çok fazla. 

Birine iyilik yaparsan garip görürler." Neden iyilik yapıyorsun " derler. İyiliğin Dinle alakası olmadığını bilmezler. Camilerde tecavüz vakalarını görmezler. Camide şarkı çalarsa delirirler. Çocuk pornosunu görmezler. Netfilix'de eş cinsel içeriği gördüklerinde ise Twitter'dan eş cinsellere ölüm yazarlar. 

Ateistler inançlılara saygı duyuyor. Eleştirme hakları var. Nihat abi Televizyonda bize şeytan çocuğu diyor. Siz görmüyorsunuz. Ama Müslümanlara hakaret edilince de karşılarında biz de duruyoruz. Onlar Evrim Teorisi hakkında bilgisiz oldukları için sana maymun diyorlar. Sen Toprak dersen döverler ama. "Neden sadece İslamı eleştiriyorsun" derler. Geri zekalı İsviçre'de mi yaşıyoruz? Kendi bulunduğumuz ülkede ki yaygın Dini eleştiriyoruz. 

"Tek millet, tek devlet" diyen başkanlar seni dışlayacak. Ateist diyerek hakaret edecek. Aileler çocuklarını senden uzak tutacak. Sanki tek derdin Ateizmi yaymak. 

Bu dünyada Cenneti vaat edenler Cehennemi yaşatırlar. Peki şunu söylüyorum. Benim burada yazdıklarımı maske takmadan, ismini saklamadan insanlara anlatabilir misin? Hayır. O zaman şunu söylüyorum. Eğer Ateist, Deist, Agnostik isen bunu saklama. Düşüncelerini anlat. Biliyorum çok zor. Ama ülkemizin geleceği için önemli. Gelecek nesiller için biz düşüncelerimizi açıkça anlatacağız. Biz bir yere gitmiyoruz. Onlar bize alışacak. Bir toplum olarak beraber olacağız. 

Bunlar Türkiye'de Ateist olmak. Arap devletlerinde Ateist olursan idam edilirsin. Nasıl bir insan olduğunun hiç önemi yok. Ateist isen dünyanın en kötü insanı sensin.


Haşhaşin 

   Haşhaşiler. Tarihte en iyi saklanan kişiler. Aylarca bir yere sızıp bilgileri aktarıp zamanı gelince hançeri saplayan suikastçılar. Kimizaman aşçı, çiftçi, seyis, koruma... Raşiliddin El Sinan, Hasan Sabbah'tan sonra Haşhaşilerin başına 
geçmişti. En az onun kadar zeki onun kadar entelektüel en az onun kadar gaddardı. Üzerlerindeki Selçuklu sorunu bitmişti. Yeni bir sorunları vardı. Müslümanların yeni gözde lideri Selahaddin Eyyübi. Selahaddin Haşhaşilerin Meshep’i, "İsmaili Meshep’ine" inanan kişileri öldürüp 
çarmığa geriyordu. Haşhaşiler uyarıp yapmamasını söylediler. Selahaddin Eyyübi reddetti. Hatta bin kişilik bir ordu toplayıp Alamut (Haşhaşilerin ) kalesine yürüdü. Bunun üzerine Sinan bir ders vermeye karar kıldı. Selahaddin Eyyübi uyuyordu. Haşhaşi sessizce Selahaddin'in odasına girdi. Hançerini çıkardı. Yanında duran sehpanın üzerine geldi. Bir not çıkardı. Sehpanın üzerine notu koyup hançerle sabitleyip çıktı. Selahaddin sabah erkenden uyandı. Sehpanın üzerinde hançerle sabitlenmiş bir not buldu. Hançeri çıkarıp notu okumaya başladı. "Bu hançeri kalbine saplayabilirdik. Ama senin ölmeni istemiyoruz. Bil ki ecel bizim ellerimizdir." 

   Selahaddin Eyyübi bu notu elinde tutup uzun süre düşündü. Haşhaşiler ona en yakın olandı. Geri adım atması gerektiğini biliyordu. Ordusunu geri topladı. Bir elçi gönderip Haşhaşilerle anlaşmaya 
vardı. Bu ders Raşiliddin El Sinan için yeterli değildi. Son bir hamle yapmaya karar verdi. Uygun zamanı bekledi. Sonra Selahaddin'e bir fedai gönderdi. Fedai Selahaddin'in huzuruna çıktığında herkesin çıkmasını istedi. Selahaddin arkasında iki yakın koruması hariç 
herkesi çıkardı. İki yakın korumasının oğulları gibi olduğunu onlardan hiçbir şeyi saklamasına gerek olmadığını söyledi. Fedai "peki" dedi. "Onlara çok mu güveniyorsun" diye sordu. 

   Selahaddin "evet, herkesten çok güveniyorum" dedi.Fedai bu sefer "o halde adamlarına beni öldürmelerini emret" dedi. Selahaddin kısa süre düşündü. Sonra emri verdi. İki yakın koruma yerinden ayrılmadı. Fedai yine konuştu "peki, onlara seni öldürmelerini emredersem" dedi. İki koruma hançerlerini çıkarıp Selahaddin'e doğrulttu. Selahaddin hayatının şoklarından birini yaşamıştı. Oğulları gibi gördüğü yıllarca onu koruyan iki yakın koruması Haşhaşiydi. Haşhaşiler, onun hep yanındaydı. Selahaddin Eyyübi İsmaili Meshep’ine bir daha hiç dokunmadı. Haşhaşiler sadece Selahaddin Eyyübi'ye değil birçok devlete boyun eğdirdi. Çok uzun zaman önce faaliyetleri durdu. Hâlâ varlar sadece bilgi topluyorlar.



OKUL HAYATI 3: Eğitim Sistemi

   Sokak başı üniversite, ama köy okulları çok terste, başa gelenin ideolojisi neyse, o anlatılır her derste. - Sokrat St

   Diplomamı aldım ama okuldan bir halt öğrenmedim. - 2Pac


   Hayalimizde bir çocuk yaratalım şimdi. Maddi durumu kötü. Bu çocuk doğuda herhangi bir şehirde doğdu. Mesela Ağrı olsun. Çocuk beş yaşına geldi. Birkaç ufak işte ailesine yardım ediyor o yaşında. Altı yaşına geldi. Yine ailesine yardım ediyor. Yedi yaşına geldi. Okul çağı geldi. Ailesi çocuğuna eskiden kalmış bir sırt çantası verdi. Bir de kurşun kalem. Okul başlasın. Batıdan gelen yeni bir öğretmen. Çocuklar bu çevresindeki insanlardan farklı öğretmenini çok sevdi. Bizim çocuk ise öğrenebildiği kadar birçok şeyi öğrendi. Öğretmenine derin bir saygısı var. Beşinci sınıfın vakti geldi. Yaz boyu çocuk çalıştı. Okul başladı. Çevresindeki çocukların da sayesinde tütün, küfür ve kötü alışkanlıkları başladı. Kavga etmek en eğlenceli aktivitesi. Başka yapabilecek bir şeyi yok çünkü. Sekizinci sınıfta okulu bitti. Artık çalışıp para kazanma zamanı. Muhtemelen gelecekte kullanacağı tek bir cümle olacak. "Keşke okuyabilseydim." Yine de onun para kazanabileceği bir mesleği olacak. 

   Şimdi başka bir çocuk hayal edelim. Bu kez batıdan olsun. Mesela İzmir. Ailesinin maddi durumu iyi. Birinci sınıf başladı. Çocuğa istemediği kadar malzeme ve ihtiyacı olmayan eşyaları dahi aldılar. Çocuğun okulu mükemmel gidiyor. Eve gelince annesi ders çalıştırıyor. Okulda öğretmenleri ile arası iyi. Liseye belki üniversiteye kadar hiç çalışmayacak. Arkadaşları ile gezip eğlenecek. İnternette dolaşacak. Hayatın zorluğunu tatmayacak. Ortaokul başladı. Arkadaşları ile birlikte internetten oyunlar oynuyor. Hayat umurunda değil. Lise çağı geldi. Büyük ihtimalle hâlâ hayatında hiç çalışmadı. Hiçbir iş bilmiyor. Okul başladı. Arkadaşları sayesinde sigara, alkol gibi alışkanlıklar yaptı. Öğretmenlerinin arkasından küfürler ediyor, arkadaşları ile eğleniyor. Tek derdi kız/erkek. Flörtlerini falan düşünüyor. Sevgilisinden ayrılınca üç günlük depresyona giriyor. Lise bitti. Üniversite kazandı. Biraz daha akıllandı. Olgunlaştı. Üniversite de bitti. Atama bekleyecek. Karnını doyuracak, para kazandıracak bir mesleği dahi yok. Atanma kazanamazsa işsiz kalacak. Çok başarılı olursa çok para kazanabileceği bir işi olacak. Bunu kazanmak için ne mi yapmalı? Her gün ders çalışmak. Ders dışında birşey düşünmemek. Arkadaşları ile takılmak yerine ders çalışmak. Yeteneklerini düşünmek yerine test çözmek. Kendini tamamen derslere vermek ve hayatını yaşayamamak. Okul bitince ise o yaşayacak.

   Verdiğim iki örneği azıcık düşünürseniz eğitim sistemini anlayabilirsiniz. Hayatlarımız bundan ibaret. Nerede doğduğumuz, hangi çevrede olduğumuz, ailelerimizin nasıl olduğu, öğretmenlerin nasıl olduğu bizim hayatımızın %90'ı bunlara göre şekilleniyor. Çünkü düzen böyle. Bunu değiştirmeye ise hiçbirimizin gücü yetmiyor. Eğitim sistemini öven insanlar bir elin parmaklarını geçmez. Öğrenciler yarış atı. İş sahibi olmak için birbirlerini geçmek zorundalar. Bir karikatür var. Birkaç farklı hayvanı toplayıp bir ağaca çıkmasını istiyorlar. Öğrencilerimiz de böyle. Hepsinin farklı yetenekleri var. Derslerden iyi anlayan öğrenci kuş ve kolayca çıkıyor. Sporda yeteneği olan öğrenci fil ve o ağaca çıkmasına imkan yok. Okul ise yeteneklere göre ayırmıyor. Aynı sınavdan geçmemizi istiyor. Okulda öğrencilere maddi destek yapılıyor biliyorum. Hatta bir çoğunu öğretmenler ceblerinden veriyor. Evet bu gerçek, öğrenciler için öğretmenler para harcıyor. Yine de yetmeyince çocuk diğerleri kadar başarılı olamıyor. Hatta bazı çocuklar utanıyor. Çünkü bazen sınıfa girip ihtiyacı olan öğrencilerin parmak kaldırmasını istiyorlar. Tüm sınıfın önünde bunu yapabilecek öğrenci çok az. Bu düzeltilebilir. 

   Okuldan ümidi olan insan sayısı günden güne azalıyor. "Çalışsam da çalışmasam da sonunda işsiz kalacağım" diyorlar. Hak payları var. Çok fazla örneğini görüyoruz. Bunları sadece anlayabiliyoruz. Çözüm yolları bulmak çok zor ve bu bizim uzmanlık alanımız değil. Bu üç yazıda genelde sorunları anlattım. Çözüm önerilerim bu işlerde çalışan insanlar kadar faydalı olmaz. Birkaç öğretmen ile olacak iş de değil. Köklü değişimler için birkaç yıl verilmesi gerekir. Umarım bir gün bu ülkede çocuklar ve gençler günde saatlerce ders çalışmak zorunda kalmadan da istedikleri işe sahip olabilirler. Çok zor duruyor ama imkansız değil.


OKUL HAYATI 2: Öğrenciler & Çevre & Aileler

   Öğrencinin ilgisi, sadece bencilliği geliştiren yarışma yolu ile değil, ondaki yaratıcılıktan tad alma duygusunu uyararak desteklenmelidir. - Albert Einstein 

   Okul hayatımda sanırım en çok öğrencilerden nefret ettim. Bunun ilk sebebi ise çevreydi. Bulunduğum çevreler gerek İzmir olsun gerek Konya olsun bana uygun değildi. Çevremdeki çocuklara iyi örnek olabilicek büyük öğrenciler pek yoktu. Çocukları daha küçükken şiddete, tembelliğe, okuldan nefret etmeye alıştırıyorlardı. Okulu doğal olarak sevmeyiz. Bunun sebebi ise yapmak zorunda olmamız. Eğer bir işte küçüklükten çalışsaydık ve okula hiç gitmeseydik okul bizim için hep özlem olarak kalıcaktı. Okula gitmek çok büyük bir şans. 

   Okul arkadaşlarımın %90'ını hiç sevmedim. Onlar da beni sevmedi yani problem değil. Yalnız problem olan ise benim ilkokul ve ortaokul hayatımda kimseye dokunmadığım halde bana bulaşmaları. Neredeyse herkes bunu yaşamış e toplu olarak bulaşan zorba çocuklar kim? Çevreler her çocuğu etkiler. İzmir'in gayet sakin ve güvenli semtlerinde büyüyen çocuklar ile sokakta bally çekenlerin gezdiği adamların olduğu semtlerdeki çocuklar aynı mı? Çoğunlukla değil. Aileler bu konuda çok önemli. Aile ve çevre öğrencileri etkiler. Öğrenciler ise diğer arkadaşlarını. O büyüyen çocuklar ise diğer çocukları. Yani her şeyden önce çevrenin düzgün olması ve aile önemli. Sonra öğrencilerin kendini geliştirme çabası. 

   Tavsiye vermek gerekirse eğer ilkokula giden çocuğunuz var ise -veya yakında olacaksa- ona zorbalığın saçma olduğunu öğretin. Tavsiye vermek bana düşmez evet ama çocuğu eğitmek ailesine düşer. Maalesef üzücü ama gerçek. Çocuğun eline tablet verip nereye basmasını gösterdikten sonra bütün gün çok zeki diye övünmek mantıklı değil. Ezbere hareket ediyor bu zeka değil. Haberiniz olsun diye dedim. Bunu okuyan yetişkin bireyler tabii ki ertesi güne unutacak. (Ben okusam ben de unuturum.) Tek istediğim çocuk yetiştiremeyen insanların çocuk yapmaması. Birçok insanın hayatını etkiliyor. Eğer çocuk yapmaya hazır değilseniz yapmayın. Zaten çok fazla var. (Gerçi ben ne anlarım çocuklardan siz yine bildiğiniz gibi yapın. Yani biraz bilip öyle yapın.)


OKUL HAYATI 1: Öğretmenler

   Öğrenmesi gerekli biliyorum; tüm insanların dürüst ve adil olmadığını. Fakat şunu da öğret ona: "Her alçağa karşı bir kahraman, her bencil politikacıya karşılık  kendini adamış bir lider vardır. "Her düşmana karşı bir dost olduğunu da  öğret ona. Zaman alacak biliyorum, fakat eğer öğretebilirsen, kazanılan bir doların bulunan beş dolardan daha değerli olduğunu öğret. Kaybetmeyi öğrenmesini öğret ona ve kazanmaktan neşe duymayı. Kıskançlıktan uzaklara yönelt onu. Eğer yapabilirsen sessiz kahkahaların gizemini öğret ona. Bırak erken öğrensin, zorbaların görünüşte galip olduklarını. - Abraham Lincoln 


   Öncelikle mükemmel öğretmenler var. Bana çok yardımcı olan fikir veren öğretmenlerim oldu. On taneye yakın okul değiştirdim. Okul hayatımda iyi öğretmenler bilmem şanstan olabilir bana pek denk gelmedi. İlkokulda beş tane öğretmenim oldu. Sadece biri çok iyiydi. Adını dahi unutmadım (Veysel Ün). İlk öğretmenim çok yaşlı biriydi. Kafam kaldırmıyor bahanesi ile dersi dinlemeyi bırak, yapamayan, beceremeyen olursa bile dövüyordu. Yaklaşık altmış yaşındaki adam yedi yaşında çocuk dersi bilemiyor diye dövüyordu. Öğretmenlik için sabır gerekiyor eğer sabrın yoksa öğretmen olma. Kafan kaldırmıyorsa yaşlıysan o zaman emekli ol. Kimsenin ufak çocukları dövmeye hakkı yok. (Lisede bazı durumlarda var ama ilkokulda yok.) 

   Diğer öğretmenlerim de döverdi. Üstelik sürekli azarlayarak daha o yaştan ufacık çocukların psikolojilerinde kötü iz bırakıyorlardı. Madem yapamıyorsunuz bu mesleği, bırakın o zaman. Hani daha yedi sekiz yaşında olunca hiçbir şey de söyleyemiyorsun. Ayrıca bunu da çoğu kişinin yaşadığını biliyorum. İlkokulda bir çoğumuz zorbalık ile karşılaştı. Öğretmenlerime söyledim. Ne mi yaptılar? Hiçbir şey. Takmadılar. Durumu anlattım onlara ama gram umursamadılar. Döv demiyorum ama aileye de haber verilmedi. Karşısına geçilip konuşulmadı. Gözlerinin önünde olaylar olduğunda bile takmayanları da gördüm. Hepsi böyle demiyorum ama böyle olanlar var ve sayıları az değil. 

   Yaşayan bilir. Bir sürü çocuk size durduk yerde bulaştı diye öğretmenler genellikle çoğunluğu seçerler. Üç çocuk bulaşıyordu ve ikisi ile aynı anda kavga etmiştim. Beşinci sınıftaydım. Üçü de birleşip beni suçladı diye onlara inandılar. Okuldan da atmak istediler. Bu iki üç defa daha başıma geldi. Çoğunluk her zaman haklı değildir. Bunu seçimlerde de kaç defa gördük. Çok soru sorardım ve bunu yapan birçok kişi vardı. Genelde cevaplamıyorlar hatta salak yerine koyuyorlardı. Gerçekten kötü bir şey yapsa tamam derdim ama ufacık olaylarda tahtanın önüne getirip sınıfın ortasında azarlayıp dövmek nedir? Karşındaki çocuk ve sen (kötü bir şey yapmadığı halde) bunu mu yapıyorsun? Müdürlerin sürekli azarlaması da var. "Okulu kerhaneye çevirdiniz, siktir git" diyenleri gördüm. Liseden bahsetmiyorum üstelik. İster anne baba, ister öğretmen, ister sıradan bir insan olsun egosunu çocuklar üzerinden tatmin edenler ezik şahıslar. 

   Öğretmenlere saygısızlık yapmayın. Bu kötüdür. Elbette onların da sabrı var, onlar da insan ve hata yapabilirler. Hatalar değil tercih olarak yapılan yanlışlar eleştirilmeli. "Kolaysa gel sen öğretmen ol" diyebilirsiniz. Bende öğretmen olacak sabır, yetenek yok. O yüzden olmayacağım. Buradakiler ise öğretmen olacak sabrı ve yeteneği olmayan kişileri hitabendi.


Birileri Fedakarlık Yapmak Zorunda 


Neden mi başıma bela alma ihtimali de olsa susmuyorum? Neden mi bazen abartılı bile olsa kara mizah yapıyorum? Neden mi korkmadığımı gösteriyorum? Neden mi dava açılma ihtimali bile olsa konuşuyorum? Çünkü birileri bu ülkenin ilerlemesi için fedakarlık yapmak zorunda. 

Bu ülkeyi eleştirmemizin sebebi ondan nefret etmemiz değil. Aksine bu ülkeyi sevmemiz. Eğer eleştiri yapmadan, düzelmesi gereken yanlışları göstermeden sadece bütün gün övseydik bu ülkeyi seviyor olmazdık. Zihniyetimizin ilerlemesi lazım. Evet Avrupa medeni değil ama biz ilerlemeliyiz. Atatürk zamanında onlardan daha medeni olmayı başardık. Yine yapabiliriz. Hala Twitterda namus, lgbt, inanç tartışmaları devam ediyor. Cinsiyet düşmanları neden mi herkesin gözü önünde linç yiyor? Çünkü ancak böyle insanların zihniyetini değiştirebiliriz. Evet bazıları hep yobaz kalacak. Ama geliştirebildiğimiz insanları kurtarmamız lazım. 

2000'li yılların başında namusun kadın sanılması tartışmasında onlar daha fazlaydı. Şimdi onlar azaldı. 2010'lu yılların başında inançsız olduğunuzu söylemenizin çok büyük sorunları vardı. Şimdi o sorunlar azaldı. Şu anda 2020 yılındayım ve kara mizah son iki yılda normal kabul edildi. Hâlâ buna karşı olanlar var. Hâlâ tehlikeleri var. Kaç kişi dava edildi, kaç kişinin hesabı kapatıldı, kaç kişi tacize uğradı sayısı bile belli olamaz. Birileri fedakarlık yapmak zorundaydı. Bu sayede toplum zamanla bunu da kabul edecek. Ama hâlâ yeterli değiliz. 

Cahilliği boş verelim kendi aralarında takılsınları bırakalım. Cahillik tehlikeli. İster muhafazakarlardan ister politik doğruculardan gelsin fark etmez. Her türlü olumsuzluğu halkın gözüne sokmalıyız, bu sayede bir şeyler değişir. Evet şu an yönetim bunu kısıtlıyor. Ve ben bunu söylemekten korkmuyorum. Diğer insanlar da korkmasın. Hiçbir partiyi sevmiyorum ama özellikle AKP ve HDP'yi sevmiyorum. Sevmek zorunda değilim. Kimse değil. Eğer bu insanlar eleştirilmekten korkuyorsa bu onların hatalı olduğunun kanıtıdır. 

Neden mi kitaplarımda sert eleştiriler var? İlgi toplamak mı? Hiç bunun sayesinde ilgi toplamadım. Gram prim yapmadı ve bu amacım değildi. Amacım bir şeyleri değiştirmek için mücadele etmekti. Yeni çıkan kitapların çoğu aslında hiçbir şey anlatmayan göz boyayan aşk kitapları. Çok kaliteli yazarlarımız var ama bunlar yüzünde görülmüyorlar. Aydınlıktan Karanlığa kitabını hazırlamam korkmadığımın kanıtı. Görüşlerime katılmak zorunda değilsiniz. Eleştirebilirsiniz, beni eleştirirseniz kimse sizi tutuklamaz. Ben bunu engellemem. Ama şunu unutmayın. Kimseye zarar vermedim sadece düşüncelerimi söyledim. 

Onlar bugün daha güçlü olabilir. Biz dün daha azdık. Günden güne biz çoğalıyoruz ve onlar azalıyor. Evet onlar bundan korkuyor. Karalamaya çalışıyor ve göz boyuyor. O insanlar da bir gün "insanların benden farklı olması umurumda değil" demeyi öğrenecek. Ateist misin umurumda değil, lgbt bireyi misin umurumda değil, seks yapan bir kadın mısın umurumda değil, benim tuttuğum partiyi tutmuyor musun umurumda değil, demeyi öğrenmek zorundalar. Başkalarının hayatlarına burunlarını sokmaları zamanla azalıyor. Kitlemiz gençlerden oluşuyor. En iyisi bu. Gelecek Türkiye için yarınlara daha güzel bir ülke bırakacağız. 

Ülkeyi sevmek onu bütün gün övmek değil yanlışlarını düzeltmek için mücadele etmektir. Diğer ülkeler bizden daha mı kötü? Kabul bizden daha kötü ama biz neden daha iyisi olmayalım? Süper güç hayallerine kapılmak yerine gerçekçi olup fikirlerimizi ifade etmemiz lazım. Bunu sadece ben sen o yaparsa doğal olarak tutuklanmaktan çekiniriz. Az kişi yapıyor tehlikeli diye korkmayın. Eğer hepimiz fikirlerimizi söylersek hepimizi yargılayamazlar. Bu insanların diğer insanlara sataşması için tek bir bahanesi var. Bizim dinimize aykırı. Sen inandığın Allah'ın koruması değilsin. Eğer dinine uymuyorsa bırak Allah'ın ilgilensin. Seni ilgilendiren bir durum yok. Dinini kendi içinde yaşa. Gösteriş manyaklığı için insanlara nefret kusmak aptallık. 

Ben bırakmayacağım. Bugünün yönetimin yanlışlarını eleştiriyorum. Yarının yönetiminin de yanlışlarını eleştireceğim. Çünkü olması gereken bu. Tek yol fikirlerimizi insanlara anlatmak. Bu şu an kutuplaşma yaratıyor. Kutuplaşmanın olmadığı, insanların sadece insanlığına göre yargılandığı, fikirlerin söylemekten korkulmadığı, mizahın özgür olduğu düşüncelerin yasaklamadığı, yönelimleri ve tercihleri için insanların dışlanmadığı ve Atatürk'ün izinde bir Türkiye için bugün fikrini korkmadan söyle. Çünkü bugün söylemezsen yarın fırsatın olmayabilir.



Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Taşlama Şiirler

Korkuların Kokusu (Basılı Kitabım)